Pir Sultan Abdal Kimdir? Hayatı, Sanatı, Şiirleri

Halk Şairi Pir Sultan Abdal Kimdir? Hayatı, Sanatı, Eserleri, Şiirlerinden Örnekler

Pir Sultan Abdal Hayati, Sanati, Eserleri


Pir Sultan Abdal'ın Hayatı


Yazılı kaynaklarda Pir Sultan Abdal'ın hayatı üzerine bilgi yoktur. (16. yüzyıl).  Onun hayatı ile bilgiler ya kendi şiirlerinden, ya başkalarının söylediği şiirlerden, bir de, halk arasında anlatılan menkıbelerden ve söylentilerden öğrenilmektedir.

Doğduğu yer: Gerek eldeki şiirlere, gerek halk arasındaki söylentilere göre, Pir Sultan Abdal, Sivas'ın Yıldızeli ilçesinin Çırpır bucağına bağlı olan Yıldız-dağı eteklerinde bulunan Banaz köyündendir.

Evi: Bugün, Banaz köyünde, Pir Sultan'ın olduğu söylenen bir ev, evin önünde o zamandan kaldığına inanılan bir söğüt ağacı, ağacın altında da Pir Sultan'ın asasının ucuna takarak Horasan'dan getirdiğine inanılan büyük bir taş vardır. Bunların her üçü de, köylülerce ziyaret yeri sayılmaktadır.

Asıl adı ve soyu: Çeşitli şiirlerinde öğrenildiğine göre asıl adı Haydar'dır. Bir şiirinde Soyu sopu Yemenli'dir. Ancak bu manevi bir bağlantı olarak yorumlanmalıdır. Bir başka şiirinde Horasan'dan Hoy'dan olduğunu söylemiştir.Horasan'la ilişkisi de, manevi bir bağlantı olarak yorumlanabileceği gibi, soyunun sopunun vaktiyle oradan Anadolu'ya göç etmiş olabileceği de düşünülebilir.

Mahlası (Takma adı, Tapşırması): Şiirde kullandığı mahlası Pir Sultan Abdal'dır. Tapşırmayı oluşturan sözcükler, tekke geleneğine göre şu anlama gelir: Tarikatte önde gelen kişilere Pir denir. Tarikatte önde gelen kişilere sultan diye hitap edilir. Abdal sözü de bir tasavvuf terimidir.

Vücut yapısı: Kızının söylediği bir ağıtta geçen: "Uzundu usuldu dedemin boyu" dizesinden uzun ve usul (mütenasip) boylu bir kişi olduğu anlaşılıyor.

Öğrenimi: Bir menkıbeye göre, çocukluğunda köyünde çobanlık etmiştir. "Pir Sultan'ım okuyaban yazarım" dizesinden öğrenildiğine göre, okuyup yazma bilmektedir. Şiirlerinden öğrenildiğine göre tarikat kurallarını, peygamberlerin ve evliyaların menkıbelerini iyi bilmektedir.

Umay Günay (2008: 315), Pir Sultan Abdal’ın şiirlerinin muhtevasını, tasavvuf bilgisini ve kelime hazinesini dikkate alarak onun ciddi bir medrese ve tekke eğitimi almış olabileceğini söyler. Doğan Kaya, Pir Sultan Abdal’ın bu eğitimini Çorum’da aldığını ve bir süre sonra sipahi olarak orduya katılıp Belgrad seferine (1521) iştirak ettiğini ayrıca Budin’in (1529) fethinde de bulunduğunu, zaferden sonra Çorum’a döndüğünü bir müddet sonra da Sivas’ta bir Bektaşi dergâhında posta oturduğunu nakleder (2009: 417).

Tarikatı:  Şiirlerinden öğrenildiğine göre, Pir Sultan Abdal, "Şiilik" mezhebinin bir dalı olan ve genel olarak "İsna aşeriyye" diye anılan, yani "On İki İmam"a inanan, Türkiye'de ise Alevi ve Kızılbaş diye adlandırılan tarikata bağlıdır.

Yaşadığı devir: Pir Sultan Abdal'ın şiirleri, Anadolu'ya çeşitli saldırılarda bulunan Şah Tahmasb zamanının tarih olaylarına uygun düşmektedir. Şah Tahmasb'dan sonra yetişen İran hükümdarlarının "Urum (Anadolu)" üstüne yürüyüş eyleyemedikleri göz önünde bulundurularak, Pir Sultan Abdal'ın Şah Tahmasb (hük. 1524-1576) ve Kanuni Sultan Süleyman'ın (hük. 1520-1566) zamanında yaşadığı kabul ediliyor.

Ölümü: Pir Sultan Abdal’ın ne zaman ve nerede öldüğü de kesin olarak belli değildir. Onun ölümü üzerine çok sayıda rivayet bulunmaktadır. Pir Sultan Abdal’ın Safevi taraftarlığı ve bu taraftarlığı sebebiyle katılmış olabileceği birtakım kalkışmalar dolayısıyla Sivas’ta belli bir süre hapsedildiği ve akabinde de bugün Kepçeli olarak bilinen yerde bir zaman kendisinin müridi de olan Sivas Valisi Hızır Paşa tarafından astırıldığı rivayet edilmektedir. Pertev Naili Boratav’ın tespit ettiği rivayete göre, Sofular köyünde yaşayan Hızır, Banaz’a gelerek Pir Sultan Abdal’a mürit olur. Belli bir zaman sonra Pir Sultan Abdal’a “Pirim bana himmet ver de bir makama geçeyim, büyük adam olayım.” der. Pir Sultan, “Ulan Hızır, ben dua ederim, sen büyük adam olursun, paşa, vezir olursun, gelir beni asarsın.” der. Pir Sultan’ın himmetiyle İstanbul’a giden Hızır, paşa (vali) olarak Sivas’a döner. Hızır Paşa, şeyhi Pir Sultan’ı bir gün makamına davet eder ve ona ikramlarda bulunur. Pir Sultan, ikramları haramla elde edilmiş şeyler olduğunu düşündüğü için yemeyi kabul etmez. Hatta köpeklerinin bile bu haram şeyleri yemeyeceklerini söyler. Gerçekten de köpekler önlerine konan yemekleri yemezler. Hızır Paşa, bu yapılanları hakaret olarak görür ve Pir Sultan’ı Toprakkale’de hapse kor. Bir zaman sonra içinde ‘şah’ sözcüğü geçmeyen üç şiir söylerse Pir Sultan’ı affedeceğini söyler. Pir Sultan sırasıyla, Hızır Paşa bizi berdar etmeden / Açılın kapılar Şah’a gidelimKul olayım kalem tutan eline / Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz ve Ala gözlü pirim sen himmet eyle / Ben de bu yayladan Şah’a giderim ayaklı şiirleri söyler. Hızır Paşa, bu üç şiiri dinledikten sonra Pir Sultan’ın asılmasını emreder. Pir Sultan Abdal asıldıktan sonra hırkasının darağacında asılı kaldığı kendisinin ise Sivas’ı, dört farklı yönden terk ettiği halk arasında yayılır (Boratav ve Gölpınarlı 1943: 35-39).

Asıldığı yer: Söylentiye göre, Sivas'ta, "Keçi bulan" denen yerde asılmıştır. Asılmasından sonra oraya "Darağacı" adı verilmiştir. Şimdi "Kepçeli" denmektedir.

Mezarı: Mezarının nerede olduğu kesin olarak bilinmiyor. Öldüğü şehir olan Sivas'ta gömülü bulunduğu düşünülebilir.

Çocukları: Söylentiye göre Pir Sultan Abdal'ın Seyyid Ali, Pir Muhammed, Er Gayıb adlı üç oğlu vardır. Oğullarından birincisi Banaz'ın üstündeki çam korusunda, ikincisi Tokat'ın Daduk köyünde, üçüncüsü Dersim'de gömülüdür. Bir de Sanem adında kızı olduğu söylenir.

Sivas, Dersim ve Çorum çevrelerinde, Pir Sultan'ın soyundan olduklarını ileri süren aileler vardır.

Ününün yayılışı: Pir Sultan Abdal'ın acıklı ölümü, Anadolu'daki Alevi'ler arasında derin yankılar uyandırmış; adının çevresinde menkıbeler doğmuş; öldüğü yıl kızı ağzından güzel bir ağıt söylenmiş; ünü, Anadolu, Rumeli ve Azerbaycan'da hızlıca yayılmış; "dar"a çekilerek öldürülen Mansur ve Nesimi gibi, onun adı da şiirlerde anılmağa başlanmış; "deme"leri Alevi ve Bektaşi tekkelerinde yüzyıllar boyunca okunmuştur.

Cumhuriyet’ten sonra bazı ideolojik yaklaşımlarla popüler yayınlarda onun kavgacı yanı ön plana çıkarılarak bir kesimin devrimci, halk âşığı/ozanı olarak görülmüş ve öyle yorumlanmıştır. Buna kaynak olarak, Gelin canlar bir olalım / Münkire kılıç çalalım / Hüseyn’in kanın alalım / Tevekkeltü teâlallâh (Kudret 2003: 53) dörtlüğüyle başlayan şiiri ile tapşırma dörtlüğü Ben Musa’yım sen Firavun / İkrarsız Şeytan-ı lâîn / Üçüncü ölmem bu hain / Pir Sultan ölür dirilir (Kudret 2003: 62) olan şiir gösterilebilir. 

Durum böyle olmakla birlikte Pir Sultan Abdal’ın muhtevasında öfke olan, kin barındıran sözlerden örülmüş çok sayıda şiiri, millî türkü repertuvarımızda (TRT) yerini almıştır ve milletimiz tarafından sevilerek dinlenilmektedir. 

Günümüzde Pir Sultan Abdal adıyla birkaç dernek faaliyet göstermektedir. Pir Sultan Abdal’ın adını taşıyan ilk dernek Pir Sultan Abdal Turizm ve Tanıtma Derneği adıyla 1976’da Banaz’da kurulmuş olup 12 Eylül 1980 darbesiyle kapatılmıştır. Dernek, 1989’da Pir Sultan Abdal Turizm Tanıtma ve Dayanışma Derneği adıyla tekrar faaliyete geçmiştir. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği 1988 yılında Ankara merkezli kurulmuş olup birçok şehir ve ilçede şubesi bulunmaktadır. Bu derneğin Pir Sultan Abdal Sanat Dergisi adında bir de süreli yayını bulunmaktadır. Pir Sultan Abdal adına bağlı bir de vakıf vardır. Merkezi Ankara’da olan vakfın adı, Pir Sultan 2 Temmuz Eğitim ve Kültür Vakfıdır. Pir Sultan Abdal, 1979’dan beri yukarıda adları verilen derneklerin katkılarıyla her yıl çeşitli etkinliklerle anılmaktadır.

 Pir Sultan Abdal’ın hayatını konu alan üç roman, bir tiyatro eseri bir de sinema filmi vardır. Orhan Ural, Pir Sultan Abdal’ı konu alan romanının sonuna âşıkla ilgili bir de kaynakça eklemiştir. Battal Pehlivan’ın ilk baskısı 1993’te yayımlanan romanı Remzi Taşkın tarafından resimlendirilmiştir. Vehbi Bardakçı’nın belgesel roman türündeki çalışması Nisan 2014’te yayımlanmıştır. Erol Toy’un Pir Sultan Abdal’ı konu alan oyunu iki bölümden oluşmaktadır. Senaryosunu Mehmet Aydın’ın yazdığı Pir Sultan Abdal filminin yönetmeni Remzi A. Jöntürk’tür. Acar Film tarafından 1973’te yapımı gerçekleştirilen filmin başrol oyuncusu Fikret Hakan’dır.



Pir Sultan Abdal'ın Sanatı

Pir Sultan Abdal'ın şiirlerinde, vezin, kafiye, biçim, dil, söyleyiş, mecaz vb. bakımlarından Halk edebiyatı geleneklerinin bütün özellikleri yaşamaktadır.

Ölçü, ayak, biçim: Bütün şiirlerini hece ölçeğinin 11'li, 8'li kalıplarıyla (yalnız bir tanesini 6'lı, bir tanesini de 7'li kalıplarla) söyleyen ve aruz ölçeğini hiç kullanmayan Pir Sultan Abdal; nazım biçimi ve ayak konularında da Halk edebiyatı geleneğine sıkı sıkıya bağlılık göstermiş; çoğu zaman yarım uyak kullanmış, şiirlerinin hepsini dörtlüklerle söylemiştir. Gazel biçimiyle fakat yine hece ölçeğiyle söylenmiş bir tek şiiri vardır.

Konu: Konu bakımından, bir yandan tarikat inançlarını ve bu inançlar uğruna giriştiği savaşları anlatırken; bir yandan da aşk, doğa vb. üzerine din-dışı şiirler söylemiştir.

Dil: Pir Sultan Abdal, genel olarak, kendi çağının konuşma dilini kullanmıştır.

Söyleyiş: Pir Sultan Abdal, şiirlerini, Halk edebiyatı söyleyiş düzeni içinde kurmuş; bütün saz şairleri gibi, mecazlı söyleyişe geniş yer vermiştir.

Düşünce ve duygularını genel olarak yapmacıksız, rahat bir söyleyişle anlatan Pir Sultan, Halk edebiyatının kalıplaşmış mazmunlarını da bırakıp, düşüncelerini mecazsız, yalın bir söyleyişle anlatmağa kalkıştığı zaman, Yunus Emre ve Karacaoğlan gibi ancak büyük şairlerin yaratıcı bir güçle ulaşabildikleri söyleyiş ustalığına yakın bir ustalık göstermiştir.

Pir Sultan Abdal'a Etkiler: Pir Sultan Abdal'ın sanatının oluşmasında kendinden önce yetişen Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Hatayi vb. gibi şairlerin, bir şiirinde de Kitab-ı Dede Korkut'un etkisi görülmektedir.

Pir Sultan Abdal'ın Etkileri: Pir Sultan Abdal'ın ölümünden sonra tarikat adamı olarak Anadolu, Rumeli ve Azerbaycan'da yayılan ünü, şiirlerinin de yayılmasına yol açmıştır. Demeleri Bektaşi ve Alevi tekkelerinde yüzyıllar boyunca okunan, şiirleri Anadolu'nun Alevi köylerinde bugün hala sazla çalınarak söylenen ve Alevilerin benimseyerek büyük saydıkları yedi şairden (Nesimi, Fuzuli, Hatayi, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Yemini, Virani ) biri olan Pir Sultan Abdal'ın, kendinden sonra yetişen şairler üzerinde etkisi olacağı doğaldır.



Pir Sultan Abdal'ın Şiirleri

Pir Sultan Abdal'ın yazmalardan ve halk ağzından derlenen şiirleri başlarına birer inceleme yazısı eklenerek çeşitli kitaplarda toplanıp yayınlanmıştır.


Pîr Sultan Abdal’ın ‘eser’ olarak kabul edilebilecek müstakil cönk, yazma veya matbu nüshası olan bir eseri yoktur. Bazı cönk ve mecmualarda dağınık olarak bulunan şiirleri daha çok sözlü belleklerde yaşatılmış ve günümüze taşınmıştır.
Pir Sultan Abdal mahlaslı şiirlere yer veren en eski kaynak, 1608’de yazılan Menâkıbü’l-Esrâr Behcetü’l- Ahrâr dır. Bu eserde, Gafillen bacadan düşme / Evvel kapu şeraittir, İsmin anınca salâvat verenler / Meşrebim virdim Muhammed Ali’dir (Deligöz 2007: 88) ve Âşıktan ahval isterler / Tasdik ehli kal isterler (Boratav-Gölpınarlı 1943: 25), ayaklı şiirler Pir Sultan Abdal mahlasını taşımaktadır. Pir Sultan Abdal’ı bilim dünyasına tanıtan ilk yazı Fuat Köprülü’ye aittir ve bu yazıda âşığın iki manzumesine yer verilmiştir (Köprülü 1928'den aktaran Öztelli 2012: 471). Pir Sultan hakkındaki ilk kitap neşri ise Sadettin Nüzhet’e aittir. Kitapta, yazarın değişik cönk ve mecmualardan derlediği yüz beş şiir ile altı nefes’in bestesi yer almaktadır (Sadettin Nüzhet 1929'dan aktaran Boratav-Gölpınarlı 1943: 11, 19). 
Pertev Naili Boratav ile Abdülbaki Gölpınarlı’nın ortaklaşa hazırladıkları çalışmada, Pir Sultan Abdal tapşırmalı toplam yüz otuz üç şiir yer almaktadır (1943). Gölpınarlı’nın 1953’te yaptığı çalışmayla Pir Sultan Abdal tapşırmalı şiirlerin sayısı iki yüz on dörde yükselmiştir. Cahit Öztelli’nin on ikinci baskısı yapılan Pir Sultan Abdal Bütün Şiirleri adlı kitabında toplam üç yüz kırk beş şiir ile yirmi beş nefes’in notaları bulunmaktadır (2012). Ali Haydar Avcı, Pir Sultan Abdal tapşırmalı şiirlerin sayısını –beşi şüpheli olmakla birlikte- dört yüz yirmi dokuz olarak tespit etmiştir (2012). Pir Sultan Abdal üzerinde bir ömür çalışma yapan İbrahim Aslanoğlu, Pir Sultan Abdallar adını verdiği çalışmasında altı farklı Pir Sultan’dan bahseder ve diğer beş kişinin şiirlerinin tek “Pir Sultan” adı altında bir şaire mal edildiğini söyler. Aslanoğlu, altı şaire ait –şüpheliler dahil- toplam dört yüz otuz dokuz şiire yer verir. Bu şiirlerden Banazlı Pir Sultan’a ait olanların sayısı ise yüz altmış bir’dir (2000: 89-234). Pir Sultan Abdal üzerine yapılan tek doktora çalışmasının sahibi Haydar Deligöz, gerçek Pir Sultan Abdal’a ait olabilecek şiirlerin sayısını yüz otuz bir olarak verir (2007: 401). 
Abdülbaki Gölpınarlı (1953, 1969, 2013), Cevdet Kudret (1965, 2003), Memet Fuat (1977, 2003), Sabahattin Eyuboğlu (1977), Esat Korkmaz (1994), Oktay Mert (1997), Tahir Kutsi Makal (1999) ve Öner Yağcı (2000) gibi araştırıcıların çalışmalarında da muhtelif sayılarda Pir Sultan Abdal’ın şiirlerine yer verilmiştir. 
Leyla Akgül (2012)’ün Pir Sultan Abdal Sözlüğü adlı çalışması da âşığı anlamaya yönelik önemli bir kitap olarak karşımıza çıkmaktadır.

PİR SULTAN ABDAL'IN ŞİİRLERİNDEN SEÇKİLER

  1. Haktan İnayet Olursa
  2. Gelin Canlar Bir Olalım
  3. Çıktım Yücesine Seyran Eyledim
  4. Padişah Katlime Ferman Dilese
  5. Koyun Beni Hak Aşkına Yanayım
  6. Yürü bre Hızır Paşa
  7. Hızır Paşa Bizi Berdar Etmeden
  8. Kul Olayım Kalem Tutan Eline
  9. Karşıda Görünen Ne Güzel Yayla
  10. Bize De Banaz'da Pir Sultan Derler
  11. Şu Kanlı Zalimin Ettiği İşler
  12. Güzel Aşık Cevrimizi
  13. Açıldı Cennet Kapısı
  14. Uyur İdik Uyardılar
  15. Gel Benim Sarı Tanburam
  16. Yürü Bre Yalan Dünya
  17. Bülbül Olsam Varsam Gelsem
  18. Sordum Sarı Çiğdeme
  19. Hazreti Şahın Avazı
  20. Öt Benim Sarı Tanburam
  21. Ne Yatarsın Bülbül Kalk Figan Eyle
  22. Bir Güzelin Aşıkıyım Ağalar
  23. Derdim Çoktur Hangisine Yanayım
  24. Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez
  25. Çevrilip Çevrilip Üstü Yanımda
  26. Sabahtan Cemalin Seyran Eyledim
  27. Şu Yalan Dünyaya Geldim Geleli
  28. Nazlı Yara Selam Saldım Almamış
  29. Dün Gece Seyrimde Coştuydu Dağlar *(Kızı Sanem'in söylediği ağıt)
⇛Kaynakça:
  • Cevdet Kudret, Halk Şiirinde Üç Büyükler-2: PİR SULTAN ABDAL, İnkılap Kitabevi, 1985, 2. Baskı.
  • Doç. Dr. Salahaddin Beki, http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com
Kaynak:MazeretimŞiirdir Güncelleme: 12.07.2018

Yorumlar

Bu Ayın Öne Çıkanları

Anne Ne Yaptın - Cahit Sıtkı Tarancı

Ömer Hayyam'dan Seçme Dörtlükler

Cemal Süreya Şiir Ödülleri 2012

Sevda Üstüne - Bedri Rahmi Eyüboğlu

Yerlerimiz - Hasan Hüseyin Korkmazgil

Beklenen şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

Türk Edebiyatında Alfabetik Ünlü Şairler Listesi

Osmanlı'da Şair Padişahlar ve Mahlasları, Divanları

Beni Düşün Unutma - Yusuf Hayaloğlu

Bebeklerin Ulusu Yok - Ataol Behramoğlu